Zaman kavramının yok olduğu yerdeyim. Amacım ne nispet yapmak ne de kendimi ön plana çıkarmak… Sadece gezip gördüğüm yerleri siz okurlarımla paylaşmak bir nebze de olsa sizlere doğayı aşılamak istiyorum.
Herkesin kendi mesleğinde kendine göre zorlukları vardır ve herkes farklı yollarla zihnini arındırmaya çalışır. Ben bütün haftanın yorgunluğunu ve stresini hafta sonu kaçamak yaparak doğada geçirdiğim bir gün ile atmaya çalışıyorum. Kendime gezgin veya seyyah diyemem. Bunun için daha çok kilometre taşına ihtiyacım var.
Beni bu cümleleri yazmaya iten ne mi? Fotoğraflar…
Yaşadığım coğrafyayı tanımak adına yaptığım yolculuklar bana çok şey öğretti. Geçenlerde bir fotoğraf karesine denk geldim. Yıllar önce çekilmiş kendime ait bir fotoğraf idi. Görenler için bir şey ifade etmeyen ama benim için değeri büyük olan bir kare. Sonrasında düşündüm: yaşadığım, güzel anlamlar yüklediğim ve bana hayat dersi veren bu fotoğraf neden sadece dikdörtgen bir kâğıdın üzerinde basılı kalsın. Sonra, fotoğrafları sizlerle paylaşıp yaşadıklarıma ortak olmanıza ve gitmiş görmüş gibi hissetmenize karar verdim.
* * *
En son yaptığım yolculuğum Zengen Köyünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Zengen nasıl bir yer mi? Hemen anlatıyım. Yemyeşil kıvrımlı yollardan geçtiğiniz ve sonunda sizi berrak bir suyun karşıladığı, kuşların cıvıl cıvıl ötüştüğü muhteşem havasıyla âdete görsel bir şölen diyebilirim.
Sabahın 4-5 gibi bir alarm sesiyle uyandım. Harika bir ekip arkadaşı bana eşlik etmek istedi. Neden kabul etmeyim ki? Kim benimle doğa için bir adım adım atsa ben 10 adım koşarım. Hemen yola koyulduk. Tabiî ki öğle yemeği için aklımızda bir planlar yok değildi. Kampımızın olmazsa olmazı tenekede tavuk ve tavşan kanı çayımız…
Bütün gerekli malzemeler için güzel bir alıveriş yaptık ve çıktık yola. Karaman’ın kıvrımlı yolları meşhurdur bilirsiniz. O yollarda müzik ise olmazsa olmaz. Pencereden giren hafif rüzgâr sesine radyodan açtığım kısık sesli bir müzik eşlik ediyordu. Keyifli geçen yolun sonunda güzel bir günün beni beklediğini tahmin ediyordum. 20 kilometrelik kısa bir yolun sonunda belki fotoğrafta görüp de “Burası mıydı?” diyebileceğiniz ama benim için huzuru simgeleyen eşsiz bir güzellik karşıladı.
Hiç vakit kaybetmeden çadırımızı kurduk ve oltalarımızı suya attık. Oltanın suda oluşturduğu titreşim içimdeki bütün sıkıntıları adeta silip süpürmüştü. O kadar huzurluydum ki oltada balık olmaması ve eve dönecek olmam beni hiç üzmüyordu. Öğle yemeği vakti yaklaştığında tenekede tavuk için kollarımızı sıvadık. Tenekede tavuk videolarımı izleyip merak edenler olmuş. Gerçekten tavsiye ederim. İlla bunun için kampa gitmenize gerek yok. Evinizin bahçesinde de küçük bir aparatla kolayca yapabileceğiniz eşsiz bir lezzet.
* * *
Yemeğin ardından kampımın olmazsa olmazı çay faslına geldik. Odun ateşinde yaptığımız buram buram is kokan o muhteşem renkli çayımız.. İçenin bir daha hatta bir daha içmek istediği çay sevmeyenlerin bile müptelası olabileceği müstesna bir içecek. Saatimiz yavaş yavaş gidiş zamanını göstermesi beni üzmüyor değildi. Ama şöyle bir tesellim vardı. Şimdi gidecek olsam da benim ikinci evimin “doğa” olduğunu biliyordum ve bu bana güç veriyordu.
Kimisi için zorlu yorucu bir yol kimisi içinse dinlendiği alandır kamplar. Beni dinlendirdiğini az çok anlamışsınızdır. Su sesi, kuş sesi, bazen tuttuğumuz balıklar ve güzel bir manzara… Huzurun adreslerinden sadece bir tanesi Zengen (Başharman)Köyü. Anlatacak çok şeyim var ama siz okurlarımı ilk yazımdan sıkmak istemiyorum. Mutlaka yolunuz düşerse Zengen’in muhteşem doğasını keşfedin derim.
* * *
Bu hafta sadece doğal güzellikler ve kampımın genel içeriğinden bahsetmeye çalıştım. Haftaya yeni bir rotada ama sadece yüzeysel değil bu sefer maceralarımı anlatacağım. Şimdilik sağlıcakla kalın..