“Masasından kalktı kadın. Birikmişti işler, olsundu... Dosyaları araladı kapıya yöneldi kadın. Yavaş yavaş indi merdivenleri etrafında selam veren başları fark etmeden. Dışarıya yağmurun kucağına attı kendisini. Gittiği yer belli değildi, yönü yoktu, rotası belirsizdi olsun. Yağmurda yürümeye başladı. İnceydi, zarifti, kırılgandı kadın. Yüz hatlarından keyifsiz ve mutsuz olduğu belli oluyordu. Yürümekten yoruldu kadın, bulduğu ilk kuytuya attı ağırlaşmış bedenini saati bilinmeyen zaman diliminde uyudu uyudu uyudu. Gözlerini açtığında durmuştu yağmur ama bulutlar hala kapkaranlıktı ve doğa sadece gri tonlarını sunuyordu. Kadın yürümeye devam etti. Az sonra yeniden başlayan yağmura karışan gözyaşlarından başka kimse onun farkında değildi, o kimseyi fark etmiyordu. Yürüdü kadın üzerinde bulunan gömleğin bile ağırlığını taşıyamaz halde çökmüştü omuzları, yükü ağırdı belliydi, olsun yaşamak mecburiyetti. Kadın yolun kenarına biriken suda boğmak istedi kendini, o suda öldüğü an ve sonrası ve halüsinasyonları kadın vazgeçti hem zaten günahtı da intihar. Kulağında uğuldayan tanımadığı sesler vardı, kendinden kaçmak istercesine yağmura doğru yürüdü kadın. Omzunda hissettiği bir el ile irkildi kadın yağmur durdu o an gökkuşağı şenlendirdi gökyüzünü. Renkler dans ediyordu adeta yağmur kadın gülümsedi kocaman, sonra kayboldu grinin her tonuyla beraber yağmurun bereketinde.”
Depresyon kelimesinin içeriğini ilk duyduğum zaman yağmurda ruhunu yıkamaya çalışan melankoli bir kadın canlandı gözlerimde. Bitkin ve kederli olmak, aşağı doğru bastırmak, çekmek anlamına geliyordu depresyon. Ve son yıllarda herkes hafif canı sıkılsa bir depresyona girip çıkıyordu. Bu yönüyle çok moda bir hastalık olmuştu. Hastalık diyorum depresyon psikoloji biliminde tedavi edilmezse ciddi sonuçlar doğurabilecek türden bir anormal davranış örüntüsüydü çünkü. Bu kadar ciddi ve riskli bir hastalık olmasına rağmen günlük dilimize nerden yerleşmişti depresyon çok merak ediyorum. Çoğu kez depresif ruh haliyle karıştırılan bir durumdur depresyon. Çoğu zaman depresyonun belirtileri depresif belirtilerdir. Bu belirtiler zaman zaman hepimizde görülür. Bazı günler neşesiz, karamsar, üzgün olabiliriz. Ancak bu geçici bir durumdur. Depresyon ise depresif belirtilerin iki- üç ay devam etmesi demektir. Hassas olmakla depresif olmak da aynı şey değil. Hassas insanların en büyük özelliği, karşılaştıkları herhangi bir travmayı kaldırabilmekte güçlük çekmeleridir. Bu tablo daha çok nörotik kişilik dediğimiz duruma uyuyor. Nörotik demek, travmaları abartan, çok fazla kişilikleri üzerine alan kişi anlamına geliyor. Depresyon ise 5 yaşından 85 yaşına kadar görülen çok ciddi bir sağlık problemidir. İnsanın yaşantısındaki bütün keyiflerin sona ermesi, kilo kaybı, cinselliğin bitmesi, en tehlikelisi de özkıyım (intihar) düşüncelerinin başlamasına yol açan bir hastalıktır. Her altı kişiden biri hayatının bir döneminde depresyona giriyor. Depresyonda yüksek riskli gruplar ise başta kadınlar, boşanmış erkekler, işsizler, karamsar kişilik yapısına sahip kişiler, riskli ve insanlarla birebir ilişkiye dayalı mesleklerde çalışanlar (doktorlar, hemşireler, polisler, askerler gibi), yalnız yaşayanlar ve yakınını kaybedenlerdir. Korkmaya gerek yok depresyon başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Tedavide ilaçlardan ve psikoterapi yönteminden yararlanılır.
Yani bizler her canımız sıkıldığında depresyona girmiyoruz sadece depresif ruh halinin belirtilerini gösteriyoruz bu da insan hayatı için gayet normal bir durumdur. Bazen mutsuz olabiliriz, bir ölüm olayından sonra mateme girebiliriz ama her şeye rağmen hayat devam eder bir süre sonra normal bir şekilde hayatımıza devam ederiz.
Depresyondan uzak mutlu yaşamlar…
Uzman Psikolog Ülkü Akyıldız