Türk toplumunda güçlü aile bağları sebebiyle miras süreci; hem ölen kişiye saygı hem de mirasçılar arasındaki ilişkilerin korunması açısından özenle yürütülmesi gereken bir süreçtir. Peki mirastan mal kaçırma durumunda ne yapılabilir?
TÜRK TOPLUMUNDA MİRASIN ÖNEMİ
Türk toplumunda miras, sadece maddi varlıkların bölüşülmesi anlamına gelmez, aynı zamanda aile birliğinin ve toplumsal dayanışmanın bir ifadesidir. Türk örf ve adetleri, mirasın huzurlu bir şekilde paylaşılmasını ve aile içindeki ilişkilerin korunmasını önemser. Bu geleneğe göre, miras paylaşımı süreci adil bir şekilde gerçekleşmeli ve aile fertleri arasında anlaşmazlıklara yol açmamalıdır. Her bir mirasçının haklarının korunması ve adaletin sağlanması, Türk aile yapısının ve toplumsal dokunun temel unsurlarından biridir. Ancak uygulamada miras bırakanın bir mirasçısını diğer mirasçılardan daha fazla menfaat elde etmesini sağlayan işlemlerde bulunduğu görülmektedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NEDİR?
Mirastan mal kaçırma, miras bırakanın ve bazı mirasçıların yasal düzenlemeleri egale ederek miras üzerinde haksız işlemlerde bulunması olarak tanımlanabilir. Her ne kadar miras bırakanın tercihlerine saygı duyulması önemli olsa da, bu tür işlemler yaygın görülen bir durumdur ve diğer mirasçıların haklarının ihlal edilmesine neden olabilir. Miras hakkı tecavüz edilen mirasçıların mağduriyetine yol açan bu durumlarda, mirastan mal kaçırma olarak nitelendirilen eylemlere karşı yasal hakların kullanılması son derece doğrudur. Bu şekilde, miras hakkı ihlal edilen mirasçıların mağduriyetlerinin giderilmesi ve adaletin sağlanması amaçlanır. Ancak böyle bir süreci başlatmadan önce miras hukukunda uzman bir hukuk bürosu desteği almak önem teşkil etmektedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NASIL TESPİT EDİLİR?
Mirastan mal kaçırma işlemlerini tespit etmenin en kesin yolu, “mirasın tespiti davası” açmaktır. Bu dava, miras bırakanın tereke üzerindeki tüm işlemlerinin detaylı bir şekilde incelenmesini sağlar. Mahkeme, miras bırakanın yaptığı tüm işlemleri ve kayıtları talep eder ve muvazaalı (danışıklı) işlemleri tespit eder. Böylece, varislerin haklarını korumak amacıyla yapılan bu dava, kaçırılan malların ve hakların ortaya çıkarılmasına yardımcı olur.
Terekenin tespiti davası, özellikle kaçırılan malların haricen tespit edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda en etkili yoldur. Miras bırakanın ölümünden sonra tereke üzerindeki tüm işlemler, belgeler ve kayıtlar detaylı bir şekilde incelenir. Mahkeme, gerektiğinde bilirkişi raporları ve tanık beyanları ile de durumu değerlendirir. Bu süreçte, miras bırakanın malları başkalarına devretmiş olması veya mülkleri saklamış olması gibi durumlar tespit edilerek hukuki süreç başlatılır.
Mirastan mal kaçırma şüphesi varsa, varislerin haklarını korumak ve miras bırakanın yaptığı muvazaalı işlemleri açığa çıkarmak için en etkili yol, mirasın tespiti davası açmaktır.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA DURUMUNDA NE YAPILIR?
Muris muvazaası, bir kişinin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı bağışları, satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak göstermesidir. Bu tür muvazaada, miras bırakan, mirastan mal kaçırma niyetiyle hareket eder ve mirasçıları aldatmak için görünüşte bir işlem yapar, ancak bu işlem murisin gerçek iradesini yansıtmaz.
Muris muvazaası, murisin mirasçılarını haklarından mahrum etmek amacı taşıyan ve gizli bir işlem içeren durumlarda ortaya çıkar. Bu gizli işlemler genellikle bağışlama şeklinde olur ve kanuni şekil şartlarını karşılamalıdır. Mirasçılar, bu tür durumlarda haklarını korumak için mirastan mal kaçırma davasına başvurmalıdır.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA DAVASININ HÜKÜMLERİ
Muris muvazaası, miras hukuku açısından önemli bir kavram olup, mirasçıların haklarını korumak amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu durumda, miras bırakanın mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak için gerçekleştirdiği hileli işlemler söz konusudur.
Muris muvazaasında genellikle iki tip işlem öne çıkar: asıl amacı bağışlama olan ancak satış veya başka bir sözleşme şeklinde yapılan gizli işlemler ve görünüşte yapılan ancak gerçek niyeti yansıtmayan satış veya bakım sözleşmeleri.
Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, sözleşmelerin gerçek niyeti esas alınarak yorumlanması gerektiğini belirtir. Bu nedenle, görünüşteki satış veya diğer sözleşmelerin gerçek niyeti yansıtmadığı durumlarda, muvazaaya dayalı olarak yapılan tesciller haksız tescil olarak kabul edilir ve iptal edilmesi talep edilir. Bu tür davalar, mirasçıların haklarını korumak ve adaleti sağlamak amacıyla açılır. Miras davaları özel usuli şartlara tabi olduğundan dolayı miras avukatı desteği almak önemlidir.