İnsanoğlu beşikten mezara hayatın her alanının edebiyatını da yaratmış durumda, akıp giden zamana paralel olarak. Bir soğuk mezar taşına koymuş son noktayı da. Bir kuru taş olsun nasip olmuşsa, o da.
Mezar taşları denince akla Ahlât gelir bilindiği üzere. Onun şöhreti ayrıdır mezarlık kültürümüzde.
Tarihçiliğimizin yüz akı HALAÇOĞLU hoca; “MEZARLIKLAR MİLLETLERİN HAFIZALARIDIR” diyor. Onları muhafaza etmek gerek demek ki. Ama bu önemli mirasımıza da gereken önemi veremediğimizi duyuyor üzülüyoruz tabiatıyla.
Yâdında mı doğduğun zamanlar.
Sen ağlar iken gülerdi âlem.
Bir öyle ömür geçir ki, olsun.
Mevtin sana hande, halka matem
Şirazlı Sadi, doğum-ölüm, her ikisini birlikte zikrediyor bu dörtlüğünde.
Bir dostumuz 101 yaşında vefat eden babasının son zamanlarında şu duayı ettiğini anlatıyor.
“Allah’ım çocuklarımın bakamayıp da günahkâr olmalarına sebep olacak kadar ele ayağa düşürme beni”
Bir Türkmen kocasının derin mana barındıran bir duası bu. Şu inceliğe de bak.
Bir de ayrıntı.
“Ağalar“, Beyler“, “Paşalar“, “Hanlar“ ve “İlbeyi“ adlarını taşıyan beş erkek çocuk babası bu sözünü ettiğimiz aksakalımız.
Babaanneleri vermiş meğer dikkat çeken bu beş ismi.
İşte Türk anası işte atası. İşte de Türk kadının kültürümüzdeki yeri ve ağırlığı. Her ölüm erken insanoğluna tabi. Ne diyelim? Yaş 101 de olsa Allah sağlıklı uzun ömür versin herkese. En başta nesli tükenmiş böylesi ulu çınarlarımıza elbet.
Şerafettin GÜÇ