“Her şey ben yaşarken oldu.” diye başlıyordu İsmet Özel bir şiirine. Ben yaşarken tufan kopmadı, ama çok da huzur içerisinde değildi kainat..
2020 yılı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de felaketler yılı oldu. Elazığ, Bingöl, İzmir’de deprem, Van’da çığ, Giresun’da sel ve Hatay’da yangın felaketleri yaşandı. Salgın hastalıkla cansiperane mücadele eden birçok sağlık çalışanımızı şükran duyguları ve dualarla ebediyete uğurlarken, ailemizden ve çevremizden de kayıplar verdik.
Dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran salgın hastalığın etkileri sadece tıbbi alanla sınırlı kalmadı elbette. Ekonomiden eğitime, hukuktan sosyokültürel hayata kadar hemen her alanda olumsuz etkiler gösterdi. Gönül, bu etkiler sosyal yaşam ve etik düzlem üzerinde çok daha az hasar bıraksın isterdi ama, pek de öyle olmadı. Özellikle esnafımız bu süreçte büyük sıkıntıya düşerken, toplumsal vakalarda ve şiddet olaylarında da artışlar yaşandı.
İnsanın insandan kaçtığı bir dönemde yaşıyoruz ne yazık ki. Sohbetimizde lezzet yok, evlerimizde misafir.. Ne düğünde birlik olabiliyoruz ne cenazede. Sevinçler de bir başına yaşanıyor, hüzünler de. Kim aç, kim muhtaç, kim ne durumda, hiç bilmiyoruz. Yağış seviyesi mevsim normallerinin çok altında. Takdir-i İlahi. Allah çiftçimizin, üreticimizin yardımcısı olsun.
Geçtiğimiz haftalarda Cuma namazı sonrasında ülkemiz genelinde yağmur duasına çıkıldı. Allah yapılan duaları kabul etsin inşallah. Yağmur duası sonrasında yapılan tartışmalara değinmeden, hayatın şu anki akışına parmak basacak bir kıssayı paylaşmak istiyorum.
Zamanın birinde bir şehirde mevsim kurak geçer, tek damla yağmur düşmez toprağa. Şehrin ahalisi namaz sonrasında hep birlikte yağmur duası ederler, kurban keserler fakat nafile.. Yağmaz yağmur. İnsanlar çaresiz ve boyunları bükük şekilde yağmuru beklerken, bir dervişin yolu o şehre düşer. Şehir halkı, dervişin etrafına toplanır ve kendisinden yağmur için dua etmesini isterler. Derviş, “Dua edelim etmesine ama önce şehri bir dolaşalım” der. Birkaç sokak geçtikten sonra kapısı kırılmış, çatısı çökmüş bir evin önüne gelirler. Derviş, içeriye doğru seslenir. Evden orta yaşlarda, yoksulluğu her halinden belli olan bir kadın, hemen arkasında ise iki kız çocuğu çıkar. Kadın, derviş ve yanındakilere kocasının birkaç yıl önce öldüğünü, bu evde iki kızı ile birlikte zor şartlar altında yaşadığını anlatır. Bunun üzerine derviş, kız çocuklarına döner ve kendisinden ne istediklerini sorar. Çocuklardan birisi bir çift ayakkabı, diğeri ise çatıyı kapatmaya yetecek kadar kiremit ister. Derviş, yanındakilere bu isteklerin hemen karşılanmasını söyler ve çocuklara, en çok ne için dua ettiklerini sual eder.
Çocuklardan birisi, “Ben Allah’tan en çok yağmur yağdırmamasını isterim. Çünkü ayakkabılarımın altı delik ve yağmur yağdığında ayaklarım ıslanıyor, sonra da üşüyüp hasta oluyorum” der. Diğeri de; “Ben de her gün Allah’a dua ediyorum yağmur yağdırmaması için. Evimizin çatısı akıtıyor ve yağmur yağdığı zaman evimiz ıslanıyor” şeklinde dile getirir ettiği duanın özünü.
Derviş yanındakilere döner ve sorar; “Bu insanların duası kabul olmadan, dertleri ortadan kalkmadan sizin duanız kabul olur mu sanıyordunuz?
Duamızı edelim etmesine de, özellikle bu zor günlerde birlik olalım, yoksul fakir gözetelim, haksızlığa uğrayanların sesi olalım, esnafımıza sahip çıkalım. Devletimiz güçlü, milletimiz ferasetlidir. Bu zor günler elbet geçer geçmesine ama, önemli olan bu günlerde kimin ne yaptığı veya ne yapmadığı..
Yeni yıl sağlık, huzur ve esenlikler getirsin..
Her kim, etrafındaki mazlum, mağdur, YETİM, fakir, fukara... VELHASILI gözü yaşlı, gönlü kırıkların halini, HATIRINI, elinden geldiğince maddi, manevi yardımcı olarak.. RABBİMİZ elimden bu kadar geliyor yapabildiğim kadar yapmaya çalıştım, SEN BİZİM RABBİMİZSİN İSTEYİN VEREYİM BUYURUYORSUN... SENDEN ÜZERİMİZDEKİ BULUNAN HER TÜRLÜ HASTALIK, BELA VE MÜSİBETLERİ KALDIRARAK.. BİRLİK BERABERLİK İÇİNDE İNSAN OLDUGUMUZ UN FARKINA VARARAK KARDEŞÇE YAŞAMAYI NASİP ET DİYE İÇTEN, GÖNÜLDEN DUA EDELİM.. YAN GELİP YATARAK, GARİP GURABA, FAKİR FUKARA, YETİM, ÖKSÜZ HAKKI YİYEREK HATTA DOYMAYIP DAHA YOKMU DİYEREK... SAMİMİYETSİZ BİR DUA YAPARAK.. İSTEDİK, DUA ETTİK KABUL OLMADI GİBİ SİTEMLERLE SADECE KENDİMİZİ KANDIRMIŞ OLUYORUZ.. MAZLUMLARIN AH'I ÜZERİMİZDEN KALKMADAN.. HİÇ BİRİMİZ AYAGA KALKAMAYIZ, BU ÇOK CİDDİ BİR HADİSEDİR.. RABBİMİZDEN İSTEYELİM, İSTEYELİM DE BAŞTA KENDİMİZ DEKİ ÇAKILDAKLAR TEMİZLEYELİM.. ANLAYANA TÜM BUNLAR HALA HEP BANA DİYEREK BBÜTÜN BUNLARIN ALTINDAN KALKMAYI. BEKLEMEK FOOSSS
Tebrikler güzel yazı.. Hz Ömer adaletinden (koyun kurt)örnek vererek iktidara sahip olanların okuması dileği ile