Karaman yıllardır sanayi, turizm ve şehir tanıtımı gibi birçok konuda patinaj çekip duruyor. Bir yanda memleket sevdası için karşılık beklemeden her türlü fedakârlığı yapan cefakâr koca yürekli insanlar bir yanda da ar damarı çatlamış bir avuç doymak bilmeyen beyefendiler…
Evet, ar damarı…
Türk dilinin başkenti Karaman’da güzel Türkçemizin deyimlerinden birini ne yazık ki yıllardır yaşıyor ve görüyoruz.
Peki ne demek bu söz? Türk Dil Kurumu şöyle açıklıyor:
Ar Damarı Çatlamak: “Utanç Duyulacak Şeyleri Sıkılmadan Yapan, Utanmaz”
Yıllardır aynı yüzler bir burada bir şurada, nerde boşluk bulurlarsa ordalar. Koltuğu koruyup yıllardır sülük gibi şehrin organlarına yapışanlar ise ayrı bir olay.
Tabi burada gerçekten ar damarı çatlamayanları, önderlik ettiği yerde gerekli görevlerini yapan isminin önüne yazdığı sıfatın hakkını veren ve işin vebalini bilenleri ayrı tutuyorum.
Allah onların yar ve yardımcısı olsun. Şehir onlara minnettar…
Ancak şu bizim ar damarı çatlamışlara diyecek çok söz var.
Teknoloji çağında, dünya uzaya göz dikerken sizin meşgul ettiğiniz makamlarda Karaman ilerleme kaydedemiyor.
Yahu sizin ar damarınız çatlamış!
Yaş Kemal’e (!) ermiş, kendisine bir sıfat oluşturamamış, hayatta bir başarı elde edememiş ama has bel kader bir şekilde koltuğa oturup şehre dair karar verenler sözüm size;
Sizde hiç utanma yok mu?
Hiç kendinize sordunuz mu?
Ne yaptınız son üç aydır?
Yapmayın, bu şehre ihanettir. Memleketin geleceğiyle oynamayın.
İnsanlar suratınıza söylemiyor diye fark edilmiyor zannetmeyin. Şehir sizden bıktı. Tadında bırakın ve çekilin artık. Arkanızdan birkaç hoş kelam edilsin en azından. Aksi halde bu şehir sizi affetmez.
Alanında eğitimi almış, genç yaşta memlekete bir şeyler katmak isteyen nice evlatları var memleketin. Bırakında onlar yapamadığınız ve becermediğiniz işleri yapsınlar.
Şehre değer katmak yerine yönettiğiniz kurumun sırtına yük olmayın. Biliyoruz düzeni kurdunuz sessiz sedasız kendi aklınızca bazı işler çeviriyorsunuz. Tüm özel hayatınızı ve giderlerinizi yüklediğiniz kurumlarda tüm şehrin hakkı var. Beceriksizliğiniz şehre mal oluyorken, "Ekmek elden, su gölden" gibi gördüğünüz giderlerinizin finansmanı bütçeye mal oluyor. Lüks makam aracı, otel masrafları, yemekler, içkiler, eğlence geceleri, misafir ağırlamaları ve daha yazamadığım niceleri. Hepsinin faturası kuruma yansıtılıyor.
İsminizin önünde x başkanı yazacak diye şehir size katlanamaz.
Evet, dedim ya bunların ar damarı çatlamış. Bu beyefendiler görevi ile ilgili seçim süreci geldiği zaman memleket sevdalısı oluverir, mangalda kül bırakmazlar.
Hatta koltuk pahasına olmayan karakterlerini allayıp pullayıp satmaya çalışırlar. Yaşları itibari ile çağı yakalayamayan ve birçoğu lise mezunu olan bu memleket sevdalısı amcalarımız (!) kullandıkları bedensel ve psikolojik destekleyici takviye ediciler (!) sayesinde görevleri süresince tutarsız karar verip şehrin gelişmesini engelliyorlar.
Velhasıl kelam;
Elinizi vicdanınıza koyun ve bu yazıyı okuduktan sonra lütfen aynaya bir bakın derim…
Fatih ÖZGÜR
Bir sonraki köşe yazım;
"Zübük"
Mesela ben birisi canlandı gözümde. Kemal diyince
vay yarum vay, yürek yemiş arkadaş.
Flu kalmış yerleri bir dahaki yazında açıklığa kavuşturmanı dilerim.
Fatih nereye aday olmayı düşünürsün?
Dev aynasında mı bakayım boy aymasında mı ?
Ben zübğk'ü merak ettim şimdiden
Çok haklı bir yazı kaleminize sağlık