28 yaşındaki Halil Sabri Özkan, 1 buçuk yıldır avukatlık ve üniversite hazırlıklarına başladığından beri Voleybol Antrenörlüğü yapıyor. Bizlere göre birbirinden farklı ve zor meslekler olsa ona göre çok fazla ortak noktası var. Zoru başarmayı seven Özkan, hiç zorlanmadığını aksine keyif aldığını söylüyor. Yönettiği takım ile kısa zamanda büyük başarılara imza atan Halil Sabri Özkan’ı bir de yakından tanıyalım.
-Kendinizi tanıtır mısınız? Halil Sabri Özkan Kimdir?
Hayatımda böyle bir soruyu ilk kez cevaplandırdığım için biraz heyecanlandım açıkçası. 1994 yılında Karaman’da doğdum. Babamın memur olması nedeniyle 12 yıl süren ilk ve ortaöğrenim sürecimde 8 okul değiştirdim. Ankara’da başlayan okul hayatım, Karaman’da devam etti. Daha sonra babamın tayini sebebiyle Edirne’ye taşındık. Kırklareli’nde başlayan lise dönemim ise karaman Anadolu Öğretmen Lisesi’ne geçiş yaparak oradan mezun olmamla bitti. Memur çocuğu olmanın acı bir sonucu sanırım bu şekilde bir eğitim hayatım olması. Yükseköğrenimimi ise Adana Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. Zorunlu avukatlık stajımı Mersin’de yaptıktan sonra bir süre Mersin’de çalışmaya devam ettim. Yaklaşık 1,5 yıldır da Karaman Barosu’nun bir üyesi olarak kendi ofisimde çalışıyorum.
-Hem avukatlık hem de voleybol antrenörlüğü yapıyorsunuz. Neredeyse birbirine zıt iki meslek diyebiliriz. Zor olmuyor mu? Nasıl gelişti bu süreç, nasıl başladınız?
Aslında ben çok da zıt olduğunu düşünmüyorum birbirine çok fazla benzediği yönleri var. Örnek olarak duruşmaları yönetip uyuşmazlık hakkında karar veren bir hâkim var, maçlarda da hangi takımın sayı kazandığını belirleyen bir hakem var.
Ufak tefek fiziki yorgunluklar olabiliyor tabi ama ben bundan aşırı keyif alıyorum. Sabah takım elbisemi giyip ofisime gidiyorum, akşam olduğunda da takım elbisemi çıkarıp eşofmanlarımı giyip antrenmana çıkıyorum. Voleybol serüvenim de aslında üniversite sınavına hazırlandığım sene Karaman’da hakemlik yaparak başladı. Daha sonra üniversite okurken ise antrenörlüğe başladım. Üniversite döneminde ufak tefek harçlığımı kazanıyordum, hatta zaman zaman ailemden para istemeyip kendi kitaplarımı kendim aldığım bile oluyordu. Bu o zamanlar çok büyük bir haz veriyordu. Çünkü insan bir şeyleri başarabildiğini görüyor. Üniversite sınavına hazırlanırken de zorlanmadım açıkçası, üniversiteyi okurken de. Maalesef bizim ülkemizde sınav senesi olarak adlandırılan, liseye geçiş ve üniversiteye geçiş döneminde spor gibi sosyal aktiviteler askıya alınıyor. Bu durumu çok yanlış buluyorum. Çünkü sistem öğrencilerimizi yeterince zorluyor ve strese sokuyor. Siz hayatınızı, yaşadığınız şehri, işinizi belki eşinizi bile üniversite sınavından alacağınız puana göre belirlemek zorunda kalıyorsunuz. Ve böyle bir dönemde sizi stresinizi azaltıp, olumlu anlamda motive edecek bir etkinlikten mahrum kalıyorsunuz. Sınav var diye kesinlikle sosyallikten uzaklaşılmamalı, aksine öyle bir zamanda daha çok sosyal olunması gerektiğini düşünüyorum. Çocuk ve gençlerimizi doğru şekilde yönlendirip bilinçlendirdikten sonra onların da bu durumu anlayarak derslerini ihmal etmeden spor hayatlarına devam edebileceğine inanıyorum. En basitinden bir örnek vermek gerekirse yaşı küçük sporcularımız maça çıktıkları zaman çok heyecanlı ve stresli oluyorlar. Biz maç boyunca kendilerinden beklentilerimizi pozitif bir şekilde anlatarak o tatlı stres ve maç baskısı ile mücadele etmelerini bekliyoruz. Maçtaki o baskıyla mücadele etmeye alışan, bunu başaran bir sporcunun ise sınava girdiği zaman maçtaki deneyimini ve stresle mücadelesini hatırlıyor. İşte bu sporcumuz, spor yapmayan bir çocuk ve gence göre çok daha başarılı oluyor. Ben şahsen bu fikrin birçok örneğini gördüm ve yaşadım.
-Peki, çocukken hayalini kurduğunuz mesleği mi yapıyorsunuz?
Daha geçenlerde annem çocukken bana hayallerimi yazdığım bir mektubu verdi, orada futbolcu olmak istediğimi yazmışım ve haftaya yapılacak bir sınavda başarılı olmayı dilemişim. Sınav sonucunu hatırlamıyorum ama futbolcu olamadım. Hayatım boyunca hep insanlara yardımcı olmayı ve onların mutluluğunu görerek mutlu olmayı istedim ve insanın mesleği gerçekten hayatı. Lisede de doktor olmak istediğimi hatırlıyorum, hatta o dönem çekilen bir diziden çok etkilenmiştim ve ellerimi yıkadıktan sonra musluğu dirseğimle kapatmaya falan başlamıştım. Hukuk okumaya da sınav sonuçları açıklandığı gece saat 02.00’de karar verdiğimi hatırlıyorum. Tıp okumak için yeterli puanı alamamıştım ve sanırım kendime de biraz kızmıştım. Yaptığım araştırmalarda hukuk okuduktan sonra avukat olabileceğimi ve insanlara yardımcı olmanın tek yolunun doktorluktan geçmediğini anladım. Her tercihin bir vazgeçiş olduğunu meslek seçimini yaparken hissettim diyebilirim. Artık bir mesleğim var geçmişi düşünmüyorum çok. Ancak sorunuza kesinlikle hayal ettiğim mesleğimi yapmadığımı söyleyerek yanıt verebilirim sanırım.
-Kulüpler Arası Genç Kızlar Voleybol İl Birinciliği müsabakalarında Spor Lisesi A Takımı namağlup şampiyon oldu ve bu başarı ile 8-10 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan Bölge Birinciliği müsabakalarında Karaman’ı temsil etme hakkı kazandı. Bu başarı öyküsünü bize anlatabilir misiniz? Neler hissediyorsunuz?
Öncelikle kulüpler bazında Genç, Yıldız, Küçük ve Midi yaş grubu kategorilerinin tamamında kız takımımız ile yarışıyoruz. Şimdiye kadar yapılan müsabakalarda da Genç, Yıldız ve Midi yaş gruplarında Karaman birinciliği unvanını elde ettik. Biz spor kulübümüz ile alt yapı olarak 4-17 yaş arasındaki kız ve erkek çocuklarımıza profesyonel voleybol eğitimi veriyoruz. Aynı zamanda da şehrimizi kendi yetiştirdiğimiz sporcularımız ile Türkiye Voleybol Federasyonu Kadınlar 2.Ligi’nde temsil etmeye çalışıyoruz. Her ne kadar sosyal medyaya yansıttığımız kısım kupa alma anı olsa da arkasında çok ciddi ve uzun soluklu bir ekip çalışması var. Zaten voleybol sporunda başarılı olmak istiyorsanız, disiplinli ve planlı bir şekilde çalışmak zorundasınız. Biz kulübümüzde yaklaşık 9-10 antrenör olarak çalışıyoruz. Ve herkes elinden gelenin en iyisini severek yapıyor. Emek ettiğimiz işe sevgimizi de katınca başarısız olmak zaten imkânsız. 4-6 yaş grubu çocuklar için voleybol eğitimi uygun değil, onlar için oyun ve hareket eğitimi grubumuz var. 7 yaşından itibaren ise mini voleybol eğitimi ile başlayarak voleybol sporunun temel tekniklerini en iyi şekilde öğreterek başlıyoruz. Yaş grubu ilerledikçe temel tekniklerin içine taktik eğitimi ekliyoruz. Sporcularımızın öğrenme konusundaki isteği ve arzusu ise en büyük enerji kaynağımız. Onlar bir şeyleri başardıkça mutlu oluyorlar gülümsüyorlar, biz de ekip olarak onların gülümsüyor olmasından ve bir şeyleri başarıyor olmasından büyük gurur duyuyoruz. Biz yaz kış ara vermeden profesyonel voleybol eğitimi vermeye devam ediyoruz. İsteyenler instagram üzerinden @kslvoleybol ve @kslgskkadinvoleybol hesapları aracılığı ile tarafımıza ulaşıp antrenmanlarımız hakkında bilgi alabilirler.
-Hangi mesleğiniz daha ağır basıyor? Yani çevrenizdekiler sizi daha çok bir hukukçu mu yoksa bir sporcu olarak mı tanıyor?
Ortama göre tanınma şeklim çok değişiyor bence. Gündüz adliyede avukat beyken, akşam antrenmanda hocam oluyorum. İkisinin yeri de çok ayrı aslında. Çoğu sporcumuza ya da velilerimize ben avukat olduğumdan bahsetmem bile çünkü ben spor salonunda antrenör kimliği ile bulunuyorum. Belki bu röportajı gördükleri zaman şaşıracaklardır da. Tabi ki öncelikle benim işim avukatlık, ekmeğimi buradan kazanıyorum ve zaten antrenörlüğü de gönüllü olarak yapıyorum herhangi bir maddi kazancım veya beklentim yok.
-Gelecek hedefleriniz nelerdir?
Kulüp olarak zaten hedefimiz kulübümüzü, şehrimizi ve ülkemizi uluslararası arenada temsil edecek sporcular yetiştirmek. Bütün çocuklar spor yapmalı. Özellikle COVİD-19 pandemisi çocuklarımızın fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerini son derece olumsuz etkiledi. Maalesef tablet gençliği olarak adlandırılan da bir gençliğimiz var. Pandemi sürecinde aşı bulunduktan sonra, kış mevsiminin ortasında bizim sağlık çalışanlarımız Van’ın en ücra köşesinde bulunan köylerine kadar giderek vatandaşlarımızı aşıladılar. Ve bu büyük azim uluslararası basında da büyük yer buldu, çok büyük bir başarı bence bu. Biz de sporu tam olarak aşı gibi ülkemizin en ulaşılmaz yerlerine kadar götürüp her çocuk ve gencimizin bir sporla uğraşmasını sağlarsak ülkemizin her anlamda çok daha güzel olacağını düşünüyorum. En büyük hedeflerimden birisi bu.
-Bu süreçte unutamadığınız ya da sizi etkileyen bir olay başınızdan geçti mi?
Ufak bir anımla bitireyim, antrenörlüğe ilk başladığımda Özge diye bir öğrencim vardı. Özge lise sınavlarına hazırlanan 6. Sınıf öğrencisi ve çok sessiz bir kızdı. Sadece soru sorduğumuz zaman cevap veriyor onun dışında neredeyse hiç konuşmuyordu. Özge antrenmanlara devam etti, voleybol tekniği çok iyi bir yere geldi, boyu uzadı ve dersleri de çok daha iyi bir noktaya geldi. 7. Sınıf öğrencisiyken Özge bir gün antrenmandan sonra yanıma geldi ve bana dedi ki ‘’ Hocam ben bugün anne ve babam ile konuştum, antrenmandan sonra bana 1 saat izin verdiler. Müsaitseniz ben en iyi arkadaşım Yaren ile de konuştum o da müsaitmiş. Sizle bir kahve içmeye gidelim, ama babam bana harçlık verdi kahveleri ben ısmarlayacağım.’’
Yaklaşık 7-8 ay önce sadece günaydın diyen Özge, voleybol sayesinde arkadaşları ile şakalaşan, özgüveni yüksek, kendisini çok iyi ifade edebilen ve çok başarılı bir öğrenci haline geldi. Daha sonra da Özge’yi takım kaptanı yapmıştık. Şu an voleybol oynamaya devam ediyor ve üniversite sınavına hazırlanıyor. Özge’nin çok iyi yerlere geleceğine eminim.
-Halil Bey, şahsım ve okuyucularımız adına teşekkür ederim. Çok keyifli bir röportajdı..
Zaman ayırdığınız için ben çok teşekkür ediyorum, iletişime geçtiğiniz zaman da çok mutlu olmuştum. İlk kez böyle sorulara cevap verdiğim için biraz heyecanlandım ama güzel bir röportaj olduğunu düşünüyorum.
Haber: Hafize Çiğdem Koçaker
-Kendinizi tanıtır mısınız? Halil Sabri Özkan Kimdir?
Hayatımda böyle bir soruyu ilk kez cevaplandırdığım için biraz heyecanlandım açıkçası. 1994 yılında Karaman’da doğdum. Babamın memur olması nedeniyle 12 yıl süren ilk ve ortaöğrenim sürecimde 8 okul değiştirdim. Ankara’da başlayan okul hayatım, Karaman’da devam etti. Daha sonra babamın tayini sebebiyle Edirne’ye taşındık. Kırklareli’nde başlayan lise dönemim ise karaman Anadolu Öğretmen Lisesi’ne geçiş yaparak oradan mezun olmamla bitti. Memur çocuğu olmanın acı bir sonucu sanırım bu şekilde bir eğitim hayatım olması. Yükseköğrenimimi ise Adana Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. Zorunlu avukatlık stajımı Mersin’de yaptıktan sonra bir süre Mersin’de çalışmaya devam ettim. Yaklaşık 1,5 yıldır da Karaman Barosu’nun bir üyesi olarak kendi ofisimde çalışıyorum.
-Hem avukatlık hem de voleybol antrenörlüğü yapıyorsunuz. Neredeyse birbirine zıt iki meslek diyebiliriz. Zor olmuyor mu? Nasıl gelişti bu süreç, nasıl başladınız?
Aslında ben çok da zıt olduğunu düşünmüyorum birbirine çok fazla benzediği yönleri var. Örnek olarak duruşmaları yönetip uyuşmazlık hakkında karar veren bir hâkim var, maçlarda da hangi takımın sayı kazandığını belirleyen bir hakem var.
Ufak tefek fiziki yorgunluklar olabiliyor tabi ama ben bundan aşırı keyif alıyorum. Sabah takım elbisemi giyip ofisime gidiyorum, akşam olduğunda da takım elbisemi çıkarıp eşofmanlarımı giyip antrenmana çıkıyorum. Voleybol serüvenim de aslında üniversite sınavına hazırlandığım sene Karaman’da hakemlik yaparak başladı. Daha sonra üniversite okurken ise antrenörlüğe başladım. Üniversite döneminde ufak tefek harçlığımı kazanıyordum, hatta zaman zaman ailemden para istemeyip kendi kitaplarımı kendim aldığım bile oluyordu. Bu o zamanlar çok büyük bir haz veriyordu. Çünkü insan bir şeyleri başarabildiğini görüyor. Üniversite sınavına hazırlanırken de zorlanmadım açıkçası, üniversiteyi okurken de. Maalesef bizim ülkemizde sınav senesi olarak adlandırılan, liseye geçiş ve üniversiteye geçiş döneminde spor gibi sosyal aktiviteler askıya alınıyor. Bu durumu çok yanlış buluyorum. Çünkü sistem öğrencilerimizi yeterince zorluyor ve strese sokuyor. Siz hayatınızı, yaşadığınız şehri, işinizi belki eşinizi bile üniversite sınavından alacağınız puana göre belirlemek zorunda kalıyorsunuz. Ve böyle bir dönemde sizi stresinizi azaltıp, olumlu anlamda motive edecek bir etkinlikten mahrum kalıyorsunuz. Sınav var diye kesinlikle sosyallikten uzaklaşılmamalı, aksine öyle bir zamanda daha çok sosyal olunması gerektiğini düşünüyorum. Çocuk ve gençlerimizi doğru şekilde yönlendirip bilinçlendirdikten sonra onların da bu durumu anlayarak derslerini ihmal etmeden spor hayatlarına devam edebileceğine inanıyorum. En basitinden bir örnek vermek gerekirse yaşı küçük sporcularımız maça çıktıkları zaman çok heyecanlı ve stresli oluyorlar. Biz maç boyunca kendilerinden beklentilerimizi pozitif bir şekilde anlatarak o tatlı stres ve maç baskısı ile mücadele etmelerini bekliyoruz. Maçtaki o baskıyla mücadele etmeye alışan, bunu başaran bir sporcunun ise sınava girdiği zaman maçtaki deneyimini ve stresle mücadelesini hatırlıyor. İşte bu sporcumuz, spor yapmayan bir çocuk ve gence göre çok daha başarılı oluyor. Ben şahsen bu fikrin birçok örneğini gördüm ve yaşadım.
-Peki, çocukken hayalini kurduğunuz mesleği mi yapıyorsunuz?
Daha geçenlerde annem çocukken bana hayallerimi yazdığım bir mektubu verdi, orada futbolcu olmak istediğimi yazmışım ve haftaya yapılacak bir sınavda başarılı olmayı dilemişim. Sınav sonucunu hatırlamıyorum ama futbolcu olamadım. Hayatım boyunca hep insanlara yardımcı olmayı ve onların mutluluğunu görerek mutlu olmayı istedim ve insanın mesleği gerçekten hayatı. Lisede de doktor olmak istediğimi hatırlıyorum, hatta o dönem çekilen bir diziden çok etkilenmiştim ve ellerimi yıkadıktan sonra musluğu dirseğimle kapatmaya falan başlamıştım. Hukuk okumaya da sınav sonuçları açıklandığı gece saat 02.00’de karar verdiğimi hatırlıyorum. Tıp okumak için yeterli puanı alamamıştım ve sanırım kendime de biraz kızmıştım. Yaptığım araştırmalarda hukuk okuduktan sonra avukat olabileceğimi ve insanlara yardımcı olmanın tek yolunun doktorluktan geçmediğini anladım. Her tercihin bir vazgeçiş olduğunu meslek seçimini yaparken hissettim diyebilirim. Artık bir mesleğim var geçmişi düşünmüyorum çok. Ancak sorunuza kesinlikle hayal ettiğim mesleğimi yapmadığımı söyleyerek yanıt verebilirim sanırım.
-Kulüpler Arası Genç Kızlar Voleybol İl Birinciliği müsabakalarında Spor Lisesi A Takımı namağlup şampiyon oldu ve bu başarı ile 8-10 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan Bölge Birinciliği müsabakalarında Karaman’ı temsil etme hakkı kazandı. Bu başarı öyküsünü bize anlatabilir misiniz? Neler hissediyorsunuz?
Öncelikle kulüpler bazında Genç, Yıldız, Küçük ve Midi yaş grubu kategorilerinin tamamında kız takımımız ile yarışıyoruz. Şimdiye kadar yapılan müsabakalarda da Genç, Yıldız ve Midi yaş gruplarında Karaman birinciliği unvanını elde ettik. Biz spor kulübümüz ile alt yapı olarak 4-17 yaş arasındaki kız ve erkek çocuklarımıza profesyonel voleybol eğitimi veriyoruz. Aynı zamanda da şehrimizi kendi yetiştirdiğimiz sporcularımız ile Türkiye Voleybol Federasyonu Kadınlar 2.Ligi’nde temsil etmeye çalışıyoruz. Her ne kadar sosyal medyaya yansıttığımız kısım kupa alma anı olsa da arkasında çok ciddi ve uzun soluklu bir ekip çalışması var. Zaten voleybol sporunda başarılı olmak istiyorsanız, disiplinli ve planlı bir şekilde çalışmak zorundasınız. Biz kulübümüzde yaklaşık 9-10 antrenör olarak çalışıyoruz. Ve herkes elinden gelenin en iyisini severek yapıyor. Emek ettiğimiz işe sevgimizi de katınca başarısız olmak zaten imkânsız. 4-6 yaş grubu çocuklar için voleybol eğitimi uygun değil, onlar için oyun ve hareket eğitimi grubumuz var. 7 yaşından itibaren ise mini voleybol eğitimi ile başlayarak voleybol sporunun temel tekniklerini en iyi şekilde öğreterek başlıyoruz. Yaş grubu ilerledikçe temel tekniklerin içine taktik eğitimi ekliyoruz. Sporcularımızın öğrenme konusundaki isteği ve arzusu ise en büyük enerji kaynağımız. Onlar bir şeyleri başardıkça mutlu oluyorlar gülümsüyorlar, biz de ekip olarak onların gülümsüyor olmasından ve bir şeyleri başarıyor olmasından büyük gurur duyuyoruz. Biz yaz kış ara vermeden profesyonel voleybol eğitimi vermeye devam ediyoruz. İsteyenler instagram üzerinden @kslvoleybol ve @kslgskkadinvoleybol hesapları aracılığı ile tarafımıza ulaşıp antrenmanlarımız hakkında bilgi alabilirler.
-Hangi mesleğiniz daha ağır basıyor? Yani çevrenizdekiler sizi daha çok bir hukukçu mu yoksa bir sporcu olarak mı tanıyor?
Ortama göre tanınma şeklim çok değişiyor bence. Gündüz adliyede avukat beyken, akşam antrenmanda hocam oluyorum. İkisinin yeri de çok ayrı aslında. Çoğu sporcumuza ya da velilerimize ben avukat olduğumdan bahsetmem bile çünkü ben spor salonunda antrenör kimliği ile bulunuyorum. Belki bu röportajı gördükleri zaman şaşıracaklardır da. Tabi ki öncelikle benim işim avukatlık, ekmeğimi buradan kazanıyorum ve zaten antrenörlüğü de gönüllü olarak yapıyorum herhangi bir maddi kazancım veya beklentim yok.
-Gelecek hedefleriniz nelerdir?
Kulüp olarak zaten hedefimiz kulübümüzü, şehrimizi ve ülkemizi uluslararası arenada temsil edecek sporcular yetiştirmek. Bütün çocuklar spor yapmalı. Özellikle COVİD-19 pandemisi çocuklarımızın fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerini son derece olumsuz etkiledi. Maalesef tablet gençliği olarak adlandırılan da bir gençliğimiz var. Pandemi sürecinde aşı bulunduktan sonra, kış mevsiminin ortasında bizim sağlık çalışanlarımız Van’ın en ücra köşesinde bulunan köylerine kadar giderek vatandaşlarımızı aşıladılar. Ve bu büyük azim uluslararası basında da büyük yer buldu, çok büyük bir başarı bence bu. Biz de sporu tam olarak aşı gibi ülkemizin en ulaşılmaz yerlerine kadar götürüp her çocuk ve gencimizin bir sporla uğraşmasını sağlarsak ülkemizin her anlamda çok daha güzel olacağını düşünüyorum. En büyük hedeflerimden birisi bu.
-Bu süreçte unutamadığınız ya da sizi etkileyen bir olay başınızdan geçti mi?
Ufak bir anımla bitireyim, antrenörlüğe ilk başladığımda Özge diye bir öğrencim vardı. Özge lise sınavlarına hazırlanan 6. Sınıf öğrencisi ve çok sessiz bir kızdı. Sadece soru sorduğumuz zaman cevap veriyor onun dışında neredeyse hiç konuşmuyordu. Özge antrenmanlara devam etti, voleybol tekniği çok iyi bir yere geldi, boyu uzadı ve dersleri de çok daha iyi bir noktaya geldi. 7. Sınıf öğrencisiyken Özge bir gün antrenmandan sonra yanıma geldi ve bana dedi ki ‘’ Hocam ben bugün anne ve babam ile konuştum, antrenmandan sonra bana 1 saat izin verdiler. Müsaitseniz ben en iyi arkadaşım Yaren ile de konuştum o da müsaitmiş. Sizle bir kahve içmeye gidelim, ama babam bana harçlık verdi kahveleri ben ısmarlayacağım.’’
Yaklaşık 7-8 ay önce sadece günaydın diyen Özge, voleybol sayesinde arkadaşları ile şakalaşan, özgüveni yüksek, kendisini çok iyi ifade edebilen ve çok başarılı bir öğrenci haline geldi. Daha sonra da Özge’yi takım kaptanı yapmıştık. Şu an voleybol oynamaya devam ediyor ve üniversite sınavına hazırlanıyor. Özge’nin çok iyi yerlere geleceğine eminim.
-Halil Bey, şahsım ve okuyucularımız adına teşekkür ederim. Çok keyifli bir röportajdı..
Zaman ayırdığınız için ben çok teşekkür ediyorum, iletişime geçtiğiniz zaman da çok mutlu olmuştum. İlk kez böyle sorulara cevap verdiğim için biraz heyecanlandım ama güzel bir röportaj olduğunu düşünüyorum.
Haber: Hafize Çiğdem Koçaker