ALIN BU ÇOCUKLARI! TAYYİP ERDOĞAN’A VE TÜRKİYE’YE FEDA
OLSUN, GİDİP SAVAŞSINLAR Kİ TÜRKİYE VE İSLAMİYET KURTULSUN…
Geçen hafta içerisinde Kilis Öncüpınar’daki sığınmacı
kampını ziyaret ettik. Bu kampta onbinlerce insan yaşıyor. Ziyaretimiz
sırasında kamp sorumlusunun anlattığı bir anı beni çok duygulandırdı.
“ALIN BU ÇOCUKLARI! TAYYİP ERDOĞAN’A VE TÜRKİYE’YE FEDA
OLSUN, GİDİP SAVAŞSINLAR Kİ TÜRKİYE VE İSLAMİYET KURTULSUN”
15 Temmuz gecesi darbe kalkışması yaşandığında kampta kalan
Suriyeliler, yetişkin ne kadar çocukları varsa hepsini toplayıp getiriyorlar ve
“Alın bu çocukları Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye’ye feda olsun,” diyorlar. Sabaha
karşı darbe bastırıldığında ise Suriye tarafındaki Özgür Suriye Ordusu
mensupları sevinçten havaya binlerce kurşun sıkıyorlar.
Bu hikayeyi duyunca aklıma darbe gecesi yaşadıklarım geldi.
Tıpkı Suriyeli sığınmacıların yaptığı gibi ismi pek duyulmayan birkaç kahramanı
sizinle paylaşmak istedim.
15 Temmuz akşamı saat 21.38’de Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu
yakasında köprü trafiğini kapatmak üzere bir askeri araç ve ardından bir
itfaiye aracı hareket ediyor. Saat 21.46’da ise köprünün Avrupa’ya geçişi
askeri araçlar tarafından kapatılıyor ve trafik tamamen durduruluyor. Askerler
köprü girişinde indiriliyor. İnsanlar şaşkınlık içerisinde neler olup bittiğini
öğrenmeye çalışıyor. Oradaki askerlerden birisi; “sıkıyönetim oldu evinize
gidin” cümlesini söylüyor ama kimse inanmıyor. Bu cümle haber ajanslarına
yıldırım hızıyla düşüyor ama ekranlar karşısındaki milyonlar şaşkınlık
içerisinde “ülkede darbe olacak bir durum yok ki niçin darbe olsun?” babında
olan biteni anlamaya çalışıyor.
15 Temmuz Darbe Kalkışması modern çağın en aptalca askeri
darbesi olarak tarih kitaplarındaki yerini aldı. İnsanlar derin uykuda iken
sabaha karşı 03.00 sularında darbe yaşamaya alışkın olan Türk halkı,
İstanbul’da gecenin yeni başladığı saatlerde kameralar önünde canlı olarak
verilen bu darbe girişimini, ilk bir iki saat boyunca “acaba bir şaka programı
mı?” gözüyle hep şüpheyle izledi.
Köprünün kapatılması, askerlerin konuşlanması, “sıkıyönetim
oldu evinize gidin” laflarını duyar duymaz ilk aşamada iki üç kişiyi arama
ihtiyacı duydum. Bunlardan ilki İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili
Mehmet Demir idi. Savcı bey, Fethullahçı yapı kaynaklı bir kalkışma
yaşandığını, akıl alır bir durum olmadığını, kendisinin evden çıkarak adliyeye
doğru hareket halinde olduğunu, bu kalkışmaya katılan kim varsa onlara karşı en
sert tedbirler alınacağını, kolluk kuvvetlerinin devletin emrinde olduğunu ve
gerekenin yapılacağını söyledi. Savcı beyle bu konuşmayı yaptığımızda saat
henüz 22,10 civarıydı ki, kısa bir süre sonra saat 24.00’ü biraz geçe bu defa
kendisi beni aradı ve havalimanında konuşlanan 3 tank ve bunları komuta eden 9
üst rütbeli subayın gözaltına alındığı haberini verdi. Başsavcı Vekili Mehmet
Demir’in verdiği bu haber o akşam duyduğum en güzel haberlerden birisi oldu.
Bu arada saat 00.35’de Sayın Cumhurbaşkanı’nın halkı
sokaklara davet eden açıklaması yayınlandı.
Savcı beyle görüştükten hemen sonra aradığım ikinci kişi karaman Valisi Süleyman Tapsız oldu. Saat 22,30 sularında kendisiyle görüştüm.
Sayın Tapsız’da tıpkı Başsavcı Vekili Mehmet Demir gibi bu eylemin akıl almaz
bir kalkışma eylemi olduğunu, bu ülkenin artık darbelere mahkum
edilemeyeceğini, bir Vali olarak tek başına kalsa bile kanının son damlasına
kadar bu darbe girişimine karşı koyacağını ifade etti. Karaman Başsavcısı
Abdurrahim Alan’ı Valilik makamına davet ettiğini, bu darbeye karışmış kim
varsa tamamının kolluk güçlerince tutuklanacağını söyledi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Demir ve Karaman
Valisi Süleyman Tapsız beyin bu kararlı ve cansiperane tavrını gördükten sonra
içimi bir rahatlık kapladı ve bu darbenin bastırılacağına olan inancım arttı.
Bu arada ortada daha ne Sayın Cumhurbaşkanının ne de Sayın Başbakan’ın
açıklaması vardı.
Bu iki önemli görüşmeden sonra saat 22.15 civarında değerli
dostum Savcı Sayan’ı aradım. Kendisi tesadüfen o sırada ailesiyle beraber
İstanbul’daydı. Köprü trafiği kapalı olduğu için Beşiktaş sahiline dönmüş,
orada çay içen insanlardan “darbe oluyor” haberini almıştı. karaman valisi Süleyman Tapsız ve Başsavcı Vekili Mehmet Demir ile yaptığım görüşmeleri
kendisine anlatınca o da çok sevindi ve “Allah bu tür vatansever insanlardan
razı olsun, kanımızın son damlasına mücadele edeceğiz hocam başka çare yok”
dedi. Bir saat kadar sonra bu defa Savcı Sayan beni aradı ve ağlamaklı bir ses
tonuyla kendisinin çok samimi dostu olan Erol Olçok ile oğlu Abdullah Tayyip
Olçok’un öldürüldüğü haberini aldığını söyledi. Darbe ile ilgili aldığım ilk
ölüm haberi bu oldu. Sonraki günlerde Savcı Sayan’ı zaten kimse tutamadı.
İstanbul’u sokak sokak mahalle mahalle dolaşıp meydanlara toplanan yüzbinlere
konferans verip durdu.
Sonrasında yaşananlar zaten herkesin malumu.
Cumhurbaşkanının çağrısı sonrasında sokağa dökülen milyonlar, Ankara ve
İstanbul’da yaşanan kanlı çatışmalar, 248 insanımızın darbeci hainlerce
acımasızca katledilmesi ve 22 saat sonra darbenin bastırılması. Bu ülkede 15
Temmuz gecesi inanılmaz destanlar yaşandı. Bu asil milletin evlatlarından
bazıları canını feda ederken, bazıları kolunu bacağını kaybetti. Kimi şehit
oldu kimi gazi. Kimi bilindi kimi bilinmedi.
İşte o bilinenler ve bilinmeyenler belli olsun diye bu
yazıyı kaleme aldım.
O kâbus gecesinde hiç kimseden emir almaksızın görevini ifa
eden Süleyman Tapsız gibi valiler, Mehmet Demir gibi savcılar, Savcı Sayan gibi
vatan evlatları var olduğu için bugün yaşayıp nefes alıyoruz ve Türkiye
Cumhuriyeti devleti halen ayakta.
Fethullah Gülen denilen şerefsiz meczubun tertip ettiği bu
ayaklanma başarılı olmuş olsaydı bugün ortada ne Türkiye diye bir devlet, ne de
Türk halkı kalacaktı. Aynı Suriye gibi aynı Irak gibi kendi içinde birbiriyle
çatışan halklar bu Cennet ülkeyi harabeye çevirecek, milyonlarca insan ölecek,
NATO ve Batılı müttefiklerimiz! tıpkı Suriye’de yaptıkları gibi Türkiye’ye
müdahale edip taş üstünde taş, beden üstünde baş bırakmayacaklardı.
Geride ne devletimiz, ne toprağımız ne de insanımız kalacaktı.
Türkiye’de misafir ettiğimiz 3 milyon 500 bin Suriyeli mültecinin yüzü suyu
hürmetine Allah yüzümüze baktı ve bu büyük felaketten bizi kurtardı.
Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM