Her şehrin farklı renkleri, farklı çiçekleri vardır. Şehir bu rengarenk çiçekleriyle yaşar. Toplumun ortak anılarında bu çiçekler yer tutar.
Yaşı uygun olanlardan hangimiz, irebiş’i, elif’i, onbaşı’yı ve kısa bir süre önce yitirdiğimiz muammer baran ‘ı hayırla yad etmez? Yaşı uygun olanlardan bir çok kişinin saydığımız bu kişilerle mutlak tatlı hayat kesitleri olmuştur.
İşte o renklerden biri de, recep armutlu. Sizler hangi sıfatla tanırsınız o’nu bilmem ama, o benim için “recebim” dir.
Tertemiz giysileri ile diğer renklerden farklıdır recebim. İşle uğraştığını da bilir, zamanın boş olduğunu da.
Bizden ayrı düşünmedi, recep armutlu... Sevincimizle sevindi derdimizle dertlendi, gerektiğinde herkesten önce tepkisini gösterdi... Hayatımızdaki yüksek sesle düşünmenin adı oldu çoğu zaman. Esselamün aleyküm’le girdi hayatımıza,...kimsenin garip karşılamadığı, 10 gün görmesek merak edecek kadar yakınımız oldu.Cuma günlerimin vazgeçilmez kadim ziyaretçisi. Merdivenlerden gelirken yüksek ses tonuyla “recep geldi” sevincini yaşadığım recebim.İşim veya misafirim varsa mümkün değil girmez içeriye. Yüksek ses tonuyla selamını verip “ben gidiyoom olum.tenin işin var” deyişiyle geldiği gibi, hışımla çıkar binadan. Eğer müsaitsem mutlaka vefat etmiş bir yakınımdan, yani öbür dünyadan, onlarla ilgili mutlu bir haberle girer söze.”Bak hele” ile başlar söze. Amaç mutlu etmek olunca, recep’in getirdiği “öbür taraf” haberlerini can kulağı ile dinlerim. Hoşlanmadığım kişileri de bilir recep. Onlarla ilgili de ya bir “tayin” haberi fısıldar, ya da olumsuz bir haber söyler onlar hakkında. “nerden duydun?” Sorusuna cevabı hazırdır recep’in “allah söletiyo olum” deyiverir hemen. Her insana uygun bir hikayesi vardır recep’in. Kuracağı cümleler de gittiği kişinin huyuna göre şekillenir.
Hatıralardan bahsederiz receple. “potuk vali”, onun her ziyaretinde anlattığı vazgeçilmezidir. “potuk vali” rahmetli vali aydın arslan’dır.”;potuk vali” lakabı herhalde recep’in taktığı bir lakap olmalı. Vali arslan’ın ilimizde görev yaptığı günlerde, cuma namazından önce receple sohbet eden, onu seven bir insandı. Hatta recep’i evlendirmek konusunda yaptığı sohbet, recep’in unutamadığı anılardandır.Sevmediği kişiler hakkında en ufak hakareti “dittiret” sözcüğüdür. Giderken, geleceği günü de söyleyip gider recep.“matbacı hüseyin” başının belasıdır recep’in veya bize öyle yansıtır. Cep telefonuna sahip olan recep’in cami saatini takip eden “matbaacı hüseyin” tam namaza durulacak zamanda recep’i telefonundan ararmış. Recep telefonu açınca da “elinde karı var mı?” Diye sorarmış.bunu duyan recep çoğunluğun bildiği küfürleri bir bir sıralarmış camide “matbaacı hüseyin’e” “bıktım matbaacı hüseyin’den, bıraktım cep telefonunu” diyordu, telefon numarasını soran birine.
Bir bakarsınız şehrin bir ucunda, bir bakarsınız diğer ucunda. O enerjiyi , zamanı ve çabukluğu nerden bulur bilmem. Belirli vakitlerde, belirli camilerin “müdavimidir” recep. Cami cemaati, alışılan vakitte recep gelmemişse , buruk bir bakışla etrafına bakarak, gözleriyle recep’i arar. “cemaat safları sıkıştırın” cümlesi bir başka güzeldir recep’in ağzında. Camideki çocuklar, onun daha çok bağırmasını sağlamak üzere gürültü ettiklerinde, “dittirip gidin” diye kızdığında, herkes tarafından anlayışla karşılanan bir çiçektir recep.
Bazıları o’nun “ermiş” olduğuna da inanır. Hatta bu konuyla ilgili hikayeler anlatılır ciddi ciddi. Bilmem hangi tarihte, stat çevresinde meydana gelen trafik kazasını aynı anda recep, cumhuriyet parkı civarında görev yapan polislere “ne durursunuz ,stadın orda kaza oldu” şeklinde bildirmiştir. Ramazan bayramı kutlamalarında görevde olan valiye, “kurban bayramı’nda gidecen” demiş ve vali gitmiş, şeklinde hikayeler dilden dile dolaşır durur.
Bir müddet recep, karaman’a gelen devlet zevatı olduğunda, emniyet güçlerince şehir dışına çıkarılırmış. Sebep ise anap hükümetinin bakanları’ndan hüsnü doğan’ın karaman’ı ziyareti esnasında, recep’in bakana küfretmesi imiş. Aynı şey bir daha olmasın diye, o günden sonra recep, her ziyaretçi gelişinde şehir dışında misafir edilmeye başlamış.Valilik bayramlaşmalarının da güllerinden idi bir zamanlar recep. Kendini bilmezin birinin acımasızca dövmesi ve bu dövmenin yaralarını hala bacaklarında taşıması nedeniyle recep, bayramlaşmalara gelmez oldu. İkna çabaları da fayda etmedi. Konu geçince, recep ,hep yarası yıllardır geçmeyen bacaklarını gösterir. Bacaklarında yaklaşık 18 senedir geçmeyen yaralar,yüreğinde nelere sebep olmuştur bilinmez.Yine karaman’ın renklerinden ahmet kuku ile de arkadaşlığı, dostluğu bir başkadır recep’in. Camiden çıkışlarında omuz omuza bir gidişleri var ki, değme dostluklara dudak ısırtır.
Siyaseti ve siyasetçiyi sevmez recep. Bazı akıllılar recep’i tabiri caizse “kurarak” karşı partinin adamına göndermek istediklerinde recep’in” tamam ona gidince, beni falan gönderdi, sana şunları söylememi istedi” şeklindeki akıl dolu yaklaşımı, birilerine de parmak ısırtmıştır mutlaka.
Geçtiğimiz yaz, yeni kurulan bir mahallemizin, yeni camisinde müezzin bulunamamış, receple gelen ahmet kuku müezzinlik yapmıştı. Camiden çıkarken recep’in söylediği söz benim de kızarmama sebep olmuştu. “sorana söyleyin, filan mahallede, filan camide akıllı adam bulunmadığından ahmet kuku müezzinlik yaptı.” Bundan daha gerçekçi, bundan daha akıllı bir eleştiri bulunabilir miydi acaba?Şehir dışından da ziyaretçileri varmış recep’in. Anlattığına göre komşu illerin idarecilerinden bazıları onu ziyaret ederlermiş. Hatta tayini çıkıp gidenlerden bazıları da recep’le “irtibatı kopartmamış”. Ara sıra arar sorarlarmış birbirlerini. Önemli işlerinde akıl sorarlarmış recep’e.
Birilerinin tayininin çıkmasını isteyenler, oturturlarmış recep’i karşılarına “ e,ee recep. Söyle bakalım filanın tayini ne zaman çıkacak?” Recep bu! Amaç “hazirunu” memnun etmek değil mi? Genelde kurban bayramı’nı seçer recep. Onlara da “kurban bayramı’nda “ deyiverirmiş. “hazirun” piyasaya çıkıp, recep’i de delil gösterip “filanın tayini kurban bayramı’na tamam” deyip, tatlı mı tatlı bir avuntu içine girerlermiş.Kendi söylediğine göre muammer baran, ölünceye kadar receplerin padişahı imiş. O ölünce padişahlık recep’e geçmiş. Bu arada beni de vezir yaptı haberiniz olsun.
Dileriz recep gibi şehrimizin renkleri ve çiçekleri her daim açsın ve yaşasın.Kaynak: dindar dilbaz
çok güzel bir yazı olmuş gerçekten